Hayvansever iş insanı Ceren Kara, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
Hayvanlarla ilgili yasa çıkmadan Ali Öztürk isimli bir yapay zeka ile olan röportajdan söz ediyorsunuz. Nedir bu?
Önce AK Parti’li Özlem Zengin “Kısırlaştırma olmazsa 10 yılda 60 milyon sokak köpeği olacak” açıklaması yaptı. Bunun üzerine 2021 Şubat’ında bir internet sitesinde Ali Öztürk isimli bir kişiyle röportaj yayımlandı. Muhabir, Zengin’in açıklamalarını sordu, Ali Öztürk de 10 milyon başıboş köpek olduğunu, bu işin kısırlaştırmayla çözülemeyeceğini, sahiplenilmeyen hayvanların uyutulması gerektiğini söyledi. Sonra baktığımızda böyle birinin olmadığını, fotoğrafın da yapay zeka ile oluşturulduğunu gördük.
Sokak hayvanlarıyla ilgili tüm sürecin böyle başladığını mı düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanı da “Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın” demişti. Süreç aslında bu söylemle başladı. Akabinde bu röportaj ve bunun sonrasında gelişen olaylarla da devam etti.
‘DÜŞMANLIK İVME KAZANDI’
Planlı bir süreç mi?
Güvenli Sokaklar Derneği var. Kurucularının kızları vefat ediyor. Bahsettiğimiz röportajdan kızlarının vefatına kadar geçen sürede Twitter’da birkaç hesap “başıboş” tabirini hayatımıza yerleştiriyor ve sokak hayvanları bu hesaplardan sürekli hedef gösteriliyor. Başlangıçta ulaşabildikleri kitle çok sınırlı. Fakat vefat olayından sonra işler değişiyor ve dernek kuruluyor. Böylece asıl propaganda süreci, sokak hayvanlarının sürekli düşmanlaştırılması ivme kazanıyor.
Bir yapay zeka ile röportaj yapılıyor, ardından köpekten kaçan bir çocuk trafik kazası geçiriyor ve yaşamını yitiriyor. Aile bir dernek kuruyor. Bunların arasında nasıl bir bağ var?
Dernek kurulduktan sonra ilk aşamadaki paylaşımları ve etkinlikleri çok sınırlı. Fakat derneğin kamuoyu oluşturduktan sonra iktidarın, özellikle de İletişim Başkanlığı’nın radarına girdiği kanaatindeyim. Çünkü bir süre sonra bakıyoruz ki, çok daha etkin, çok daha maliyetli bir propaganda sürecine geçiyorlar.
Ne amaçla?
Kanaatimce bir sokak hayvanları düşmanlığı başlatılacaktı. Bu böyle ilmek ilmek örülerek ilerleyecek bir süreçti. Dernek bu işe sonradan dahil oldu. Belki de kuruluş amaçları, direkt bu propaganda aracının aparatı olmak değildi. Ama sonra bir şekilde tamamen baş aparat haline getirildiler.
Sizce İletişim Başkanlığı maddi destek mi sağladı?
Kesinlikle, ondan çok eminim. Çünkü internette derneğin tetikçiliğini yapan bir takım isimler var. Space odalarını bir mahalle kahvesi gibi herkesin atıp tutuğu bir yer olarak düşünebiliriz, ama geçtiğimiz Ekim ayından itibaren “Kuduz konusunun işleneceğinin sözünü aldık. Bu konuda bizi tamamen destekleyeceklerini, çünkü bir kamuoyu oluşması gerektiğini söylediler” deniyor ve bakıyoruz ki, hakikaten Ekim ayından itibaren dezenformasyon içeren haberler servis ediliyor. Türkiye’deki kuduz odağı yaban hayattaki tilki olmasına ve onun dışında en çok besi hayvanlarında görülüyor olmasına rağmen, köpeklerin salgını dağıtan hayvanlar olduğu işlendi ve adım adım bir düşman yaratıldı.
‘HALKIN İÇİNDE ÖFKE VAR’
AKP niye buna sahip çıktı?
Amaçlanan, bir taşla birden fazla kuş vurmak. “CHP’li belediyeleri sıkıştırmak” deniyor. Evet, bu bir neden ama tek neden olması mümkün değil. Tek amaç bu olsaydı, 20 senedir yürürlükte olan 5199 sayılı yasayı uygulamaları konusunda belediyelere baskı yaparlardı. Bununla hem belediyeleri sıkıştırır hem de hayvansever kitlenin sempatisini kazanırlardı. Ama iktidar özellikle öldürmek istiyor ve bunu çok net ortaya koyuyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulları düşündüğünüzde halkın içinde biriken bir öfke var. Ve bu öfkeyi kanalize etmesi gereken de bir yer gerekli. “Başıboş hayvan” denilerek öfke bir başka yere yönlendiriliyor.
Yani amaçlardan biri de asıl sorunları konuşmak yerine yapay bir sorun yaratıp o sorun üzerinden hem insanları kutuplaştırmak hem de gündem değiştirmek mi?
Olabilir ama insanları kutuplaştırma kısmının çok işe yaradığını zannetmiyorum. İktidar 22 yıldır insanları Müslüman ve marjinal diye kutuplaştırıyor. Ama sokak hayvanları ile ilgili yasanın oylamasında AK Parti’den, MHP’den oylamaya katılmayanlar oldu.
Sağ görüşlü partilerin çoğu “hayır” dedi veya oylamaya katılmadı. Sonuç olarak muhafazakar diye nitelendirebileceğimiz cenah bu yasaya sahip çıkmadı.
Bu da Tayyip Erdoğan’ın elinden “Marjinaller sokakta hayvan olsun istiyor, muhafazakarlar istemiyor” söylemini aldı.
Komisyon görüşmeleri sırasında kamuoyuna yansıyan görüntülere de insanları marjinalleştirmek için bilerek mi izin verildi sizce?
Aslında o amaçlandı ama başarılamadı. Komisyonun ilk günü Meclis’teydim. Güvenli Sokaklar Derneği’nden 2 ya da 3 kişi varken hayvanseverlerden birçok katılım olması istenmesine rağmen kimse içeri alınmadı. Sonrasında istenmeyen görüntüler ortaya çıktı ve servis edildi.
Gerek Genel Kurul gerek Resmi Gazete süreci hızla sona erdi. Sizce neden?
Ben ilk aşamada Güvenli Sokaklar Derneği’nin dezenformasyon haberlerle insanları kin ve nefrete sürükleyerek bir algı oluşturma peşinde olduğunu düşündüm. Aklıma Tayyip Erdoğan gibi bir siyasetçinin adını tarihe “hayvan katili” olarak yazdıracağı gelmedi. Yani gündem oyalama olsa bir noktada bitmesi gerekiyordu. Ancak karşımızda örgütlü, emin adımlarla ilerleyen bir yapı var ve iktidardan çok ciddi destek görüyorlar.
Cumhurbaşkanının neden bunu göze aldığını düşünüyorsunuz?
Yapay zeka ile başlayan süreç bende şu soru işaretini uyandırıyor: Bunların tümü bir sosyal deney olabilir mi? Çünkü siz 3 yıl boyunca uğraşıp insanlara var olmayan bir sorunu varmış gibi gösterip, kamuoyu oluşturup bir canlıyı yok etmeye ikna edebilir hale geliyorsunuz. Beni asıl ürküten, bunun yarın başka nelerde denenebileceğini düşünmek.
‘KÖPEKLERLE KALMAYACAK’
Ne gibi?
Yani bu iş sadece köpeklerle kalmayacak. Yarın öbür gün biri çıkıp “Ben sokakta mini etekli, askılı giymiş kadın görmek istemiyorum” diyebilir ve bununla alakalı bir algı oluşturulabilir. Veya belki size distopik gelebilir ama “Ben sokakta engelli vatandaş, sokak çocuğu, sokakta yaşayan insan görmek istemiyorum…” denebilir. Sonuçta “başıboş” tabirini topluma yerleştirdiler ve bu tabir çok tehlikeli. Bunu her şey için kullanabilirsiniz.
Anlamlandıramadığınız, mantıklı bulmadığınız için mi bu kadar ileri, kendiniz de belirttiniz “distopik” boyuttaki senaryolar geliyor aklınıza?
El ile tutulabilen, mantıklı hiçbir şey yok. Çok basit bir konu bir anda Türkiye gündeminin ortasında yer alıyor. Toplumu bu kadar üzecek bir yasaya imza atmanın ve bu riski göze almanın mutlaka başka bir sebebi olmalı.
5199 sayılı yasa uygulanmış olsaydı yeni bir yasaya ihtiyaç duyulmadan da çocuk ölümlerinin, köpek saldırılarının önüne geçilebilir miydi?
5199 sayılı yasa tam anlamı ile uygulanmış olsaydı zaten sokak köpekleri diye sorun olmayacaktı. Bütün dünya örneklerine baktığımızda görüyoruz ki popülasyonun kontrol altında tutulmasının tek bir bilimsel ve gerçekçi yöntemi var. O da etkin kısırlaştırma. 5199 uygulanmış olsaydı popülasyonun artışı zaten engellenmiş olacaktı.
Komisyonda kedilerle ilgili değişiklik yapıldı, nedir anlamı?
Yasada sokak kedilerinin yerine bırakılacağı belirtildi. Yani köpekleri topluyoruz, rehabilite ediyoruz, yerine geri götürmüyoruz ama kedileri geri bırakabiliyoruz. Ama “hayvansız sokak” hedefi dikkate alınırsa kim kanunun hangi maddesinden tutmak istiyorsa o şekilde uygulayacak.
Siz aynı zamanda siyasetçisiniz. Bunun AKP’ye siyaseten bedeli olur mu?
Ben, 2025 yılı içerisinde erken seçim olacağını öngörüyorum. Sokak hayvanlarıyla ilgili yasa çıkmadan önce ve çıktıktan sonra yapılan anketler var. Anketlerde bu yasanın AK Parti’ye oy kaybettirdiğini görüyoruz. Ben AK Parti’nin bu işten oy kaybıyla çıkacağını düşünüyorum. Seçimlerde kesin kaybeder ya da kazanır diyemem ama ciddi bir oy kaybına sebep olacağından eminim.
Niğde ve Altındağ’dan gelen iddiaları araştırma fırsatınız oldu mu?
Her ikisiyle ilgili çalışan avukat arkadaşlarımız var. Niğde’deki açık katliam ama dikkat çeken bir başka konu daha var. Niğde Belediyesi’nin yaptığı satın almalarına baktığımızda 170 ton evcil hayvan maması alındığını ve 11 milyon TL ödendiğini duyuyoruz. Fakat Niğde’de hayvan yok. Bu mamaları kim yedi?
Altındağ’da bir de ölmüş koyun vardı…
Barınaklarda yasaklı ırk çok mu, Niğde ve Altındağ’da ilk onlar mı katledildi?
Altındağ’da 20-25’inin yasaklı ırk olduğunu biliyoruz. Yasaklı ırklar maalesef başına kötü iş gelecek olan ilk köpekler. Bir kısırlaştırma seferberliği söz konusu olmadığı, barınakların kapasitesi de belli olduğu için belediyeler doldur boşalt yöntemini uygulayacak. Yani köpekleri toplayacaklar, köpekler bir süre barınaklarda kalacak, ardından öldürecekler. Öldürecekler ki yerlerine yenileri toplayıp koyabilsinler. Bu kısır döngü böyle devam edecek. Yani Altındağ Belediyesi’nde ortaya çıkan katliamının temel nedeni, yenilerinin gelmesi için barınağı boşaltmak.
Bu görüntülere daha mı çok tanık olacağız?
Maalesef. Çünkü yasada üretimi durdurmak adına atılan bir adım yok. Hayvanlar kırsalda bilinçsizce doğurtuluyor ve yavrular dağa, taşa, ormana atılıyor. Normalde yasaklı ırk satışı, üretimi yasak ama internetten bir saat içinde temin edebilirsiniz. Yasa merdiven altı üretimi engellemiyor. Akan musluğu kapatmadan etkili olamazsınız.
‘ASILSIZ İHBARLAR ŞİDDETİ ARTIRIYOR’
Sizden fikir, yardım almak isteyen belediyeler var mı?
Buca’da oturuyorum. Geçtiğimiz hafta Buca Belediyesi’nde belediye başkanı dahil yetkililerle görüşmelerimiz oldu. Buca Belediyesi ciddi bir proje hazırlığı içinde. Umuyorum ki bu proje ilk aşamada tüm İzmir belediyelerine daha sonra Türkiye’ye örnek olacaktır. Bu arada özellikle dikkat çekmek isterim ki belediyelere aslı olmayan birçok şikayet geliyor.
Ne şikayeti bunlar?
“Bana havladı”, “Kapımın önünde köpek yatıyor, sokağa çıkamıyorum, yasa sizi mecbur tutuyor. Neden bu köpekleri toplamıyorsunuz?” gibi şikayetler. Diğer belediyelere de birçok şikayet gelecek. Çünkü karşımızdaki yapı çok organize bir yapı. Hedefleri çok açık.
Asılsız şikayetlerle ilgili de bir yaptırım olmalı mı?
Asılsız ihbarlar ile alakalı elbette yaptırım olmalı. Sokak hayvanları konusunda yapılan asılsız ihbarlar hem kamu görevlilerini yanılttığı ve zaman kaybına yol açtığı gibi, toplumda oluşturulmak istenen hayvan düşmanlığı algısını da güçlendiriyor. Bu da sokak hayvanlarına yönelik şiddetin artmasına yol açıyor. Bu nedenle asılsız ihbar yapanlara idari para cezası getirilmesi caydırıcı olur diye düşünüyorum.
CEREN KARA KİMDİR?
1981’de İzmir’de doğdu. Buca Vali Rahmi Bey İlkokulu ve Gürçeşme Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Özel sektörde kamu ihale koordinatörü, kalite ve belgelendirme uzmanı olarak çalıştıktan sonra aynı alanlarda hizmet veren kendisine ait işyerini kurdu. 2018 genel seçimlerinde Saadet Partisi İzmir Milletvekili adayı, 2019 yerel seçimlerinde ise Buca Belediye başkan adayı oldu. Bir çocuk annesi Kara’nın biri engelli 5 köpeği ve 11 kedisi bulunuyor.